İş Kazası Sebebiyle İşverenin Hukuki Sorumluluğu

İş Kazası Sebebiyle İşverenin Hukuki Sorumluluğu

İŞ KAZASI SEBEBİYLE İŞVERENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

 

GİRİŞ

Günümüzde çalışma hayatı çok çeşitli tehlikeleri içinde barındırmaktadır. Bunların en önemlilerinden birini iş kazaları oluşturmaktadır. İş sözleşmesinin kurulmasıyla işçi ve işveren arasında birtakım karşılıklı borçlar doğar. Bu kapsamda işçinin özen ve sadakat gösterme yükümlülüğünün karşısında işverenin işçiyi gözetme ve koruma borcu yer alır. Her ne kadar mevzuatımızda işverenin işçiyi gözetme ve koruma borcuna aykırılıktan doğan zararlardan sorumluluğuna ilişkin açık bir hüküm bulunmasa da doktrin ve yargı kararlarıyla kabul edildiği üzere işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve bu kapsamda iş kazalarının önlenmesi işverenin yükümlülüğündedir. Bu çalışmamızda, işverenin iş kazası sebebiyle doğan zararlardan hukuki sorumluluğu değerlendirilecektir.

1-     İŞ KAZASI NEDİR?

Türk mevzuatında iş kazası iki farklı yerde tanımlanmıştır. Bunlardan ilki 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesi, diğeri ise 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3. maddesidir.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu madde 13’e göre iş kazası;

  •         Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
  •         İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle, sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
  •         Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
  •         Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
  •         Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaylardır. (5510 mad. 13/1).

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu madde 3’e göre iş kazası;

  •         İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hâle getiren olaylardır. (6331 mad.3/g).

Önemle belirtmek gerekir ki, bir olayın sosyal güvenlik hukuku anlamında iş kazası olarak kabul edilmesi, işverenin bireysel iş hukuku anlamında hukuki sorumluluğunun doğması için yeterli olmayacaktır. Aynı şekilde iş kazası sebebiyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yapılacak yardım ödemelerinin tespiti için 6331 sayılı Kanun’un değil 5510 sayılı Kanun’un 13.maddesinin esas alınacağı belirtilmelidir.

2-     İŞ KAZASI SEBEBİYLE İŞVERENİN HUKUKİ SORUMLULUĞU

A) SORUMLULUĞUN KAYNAĞI

İş kazası sebebiyle işçinin uğradığı zarardan işverenin sorumluluğu temelde, işverenin işçiyi gözetme ve koruma borcuna dayanmaktadır. Bu borç TBK md. 417’de şu şekilde ifade edilmiştir:

“İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.

İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.

İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.”

Bu maddede sayılan yükümlülükleri ihlal eden işverenin davranışı sözleşmeye aykırılık oluşturacaktır. Bu durumda işveren, TBK md. 112 ve devamı hükümlerine göre sorumlu tutulabilecektir. Ancak, işverenin yukarıdaki maddede sayılan yükümlülükleri ihlali, aynı zamanda bir haksız fiil oluşturabilir. Bu durumda işveren, TBK md. 49 ve devamı hükümlerine göre de sorumlu tutulabilecektir. Zarar gören tazminat talebinde bulunacağı takdirde, isterse sözleşmeye aykırılık hükümlerine isterse haksız fiil hükümlerine dayanabilecektir.

Zarar gören, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluğu düzenleyen TBK md. 112’ ye dayandığı takdirde kusur karinesi uygulama alanı bulacaktır ve işverenin kusurunu ispatlamak zorunda  kalmayacaktır. Zarar gören, haksız fiilden doğan sorumluluğu düzenleyen TBK md. 49’a dayandığı taktirde ise işverenin kusurunu ispatlamak zorunda kalacaktır. Sözleşmeye aykırılıktan doğan talepler 10 yıllık zamanaşımına tabi olurken haksız fiilden doğan talepler ise TBK md. 72’ ye göre 2 yıllık zamanaşımına tabi olacaktır. Dolayısıyla tazminat talebinin sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayandırılması çoğu zaman zarar gören işçi açısından daha yararlı olacaktır. Ancak durumun her zaman böyle olacağı söylenemez. Zira kusursuz sorumluluğun söz konusu olabileceği haller olabilir. Bu gibi hallerde sorumluluğun haksız fiil hükümlerine dayandırılması zarar gören işçi açısından daha yaralı olacaktır. Çünkü, işveren kusursuz olduğunu ispatlayarak sorumluluktan kurtulamayacaktır.

B)  SORUMLULUĞUN TÜRLERİ

a)     KUSUR SORUMLULUĞU

İşverenin iş kazası nedeniyle hukuki sorumluluğu temel olarak kusura dayanmaktadır. Yargıtay da konuya ilişkin ilk kararlarında, işverenin sorumluluğunun kusur sorumluluğu olduğunu kabul etmiştir. Ancak, kusur tek başına sorumluluğun doğması için yeterli değildir. Kusur unsurunun yanında zarar, illiyet bağı (nedensellik), ve hukuka aykırılık unsurlarının da bulunması gerekir.

       i.          Hukuka Aykırılık ve Kusur Unsuru

6331 sayılı Kanun’un 4/a maddesine göre;

“(1) İşveren, çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede;

 a) Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.

b) İşyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerine uyulup uyulmadığını izler, denetler ve uygunsuzlukların giderilmesini sağlar.

c) Risk değerlendirmesi yapar veya yaptırır.

ç) Çalışana görev verirken, çalışanın sağlık ve güvenlik yönünden işe uygunluğunu göz önüne alır.

 d) Yeterli bilgi ve talimat verilenler dışındaki çalışanların hayati ve özel tehlike bulunan yerlere girmemesi için gerekli tedbirleri alır. “

Sorumluluk saptanırken, işverenin yukarıdaki maddede sayılan yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, somut olayın özelliklerine bakılarak değerlendirilmeli ve kusur tespiti yapılmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğinin gerektirdiği tedbirleri almayan, özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranan işverenin, icrai yahut ihmali davranışları kusur sorumluluğunu doğurmaktadır. Ayrıca bu davranışlar hukuka aykırılık da oluşturacaktır çünkü kanunla getirilen yükümlülükler ihlal edilmektedir. İşveren, yükümlülüklerini ister ihmalen ister kasten yerine getirmemiş olsun, ortaya çıkan zarardan kusuru oranında sorumlu olacaktır.

      ii.          Zarar Unsuru

İş kazalarında zarar unsuru hem maddi hem manevi zararları kapsamaktadır. İşveren, işçinin uğradığı her türlü (maddi ve manevi) zararı karşılamakla yükümlüdür. Ayrıca, iş kazası 5510 sayılı Kanun kapsamına girmekteyse işçiye sosyal sigorta yardımı da sağlanacaktır. İşçi 5510 sayılı Kanun çerçevesinde sosyal güvenlik kapsamında karşılanmayan zararları için ise, genel hükümlere göre işverene başvurabilecektir. Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumu manevi tazminat ödemesi yapmamaktadır. Bu durumda işçi, manevi tazminat talebini yalnız işverene yöneltecektir.

     iii.          Nedensellik (İlliyet) Bağı Unsuru

İş kazalarında nedensellik bağı unsuru, işverenin yükümlülüğünü yerine getirmemesiyle, meydana gelen zarar arasında bağlantı bulunmasını ifade eder. İşçinin uğradığı zararın neticesi, işverenin yükümlülüğünün ihlali olması halinde nedensellik bağı unsuru sağlanmıştır.

Kusura dayanan sorumlulukta, işverenin sorumluluğuna gidilebilmesi için nedensellik bağını kesen bir hal bulunmaması gerekir. Üç halde nedensellik bağı kesilir. Bu üç hal;

1-     Mücbir sebep,

2-     Zarar görenin kusuru,

3-     Üçüncü kişinin kusurudur.

Mücbir sebep; kişinin iradesinden bağımsız meydana gelen, önceden tahmin edilemeyen, kaçınılamayan, bir hukuki ilişkinin ihlaline sebep olan olayları ifade etmektedir. Mücbir sebep halinde bir görüşe göre nedensellik bağı kesilmemekte, fakat kusur kalkmaktadır. Ancak baskın görüşe göre, mücbir sebep halleri nedensellik bağını kesmektedir.

Zarar görenin veya üçüncü kişinin kusurunun, nedensellik bağını kesebilmesi, dolayısıyla işverenin sorumluluğunu kaldırabilmesi için, tüm kusurun zarar görende veya üçüncü kişide bulunması gerekir. İşverenin de kusurunun bulunduğu hallerde nedensellik bağı kesilmeyecektir ve işverenin sorumluluğu devam edecektir. Ancak, bu sorumluluk kusuru oranında olacaktır.

 

      b)   KUSURSUZ SORUMLULUK

Yargıtay, konuya ilişkin verdiği ilk kararlarda haksız fiile dayanan kusur sorumluluğunu kabul ederken, sosyal devlet anlayışının ve işçi haklarını koruma mekanizmalarının gelişmesiyle birlikte tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluğu kabul ettiği yeni kararları da bulunmaktadır.

Kusursuz sorumlulukta, kusur sorumluluğundan farklı olarak zararın meydana gelmesinde işverenin kusurlu olup olmadığına bakılmayacaktır. İş kazası ile kaza sonucu meydana gelen zarar arasında nedensellik (illiyet) bağı bulunması halinde işveren sorumlu tutulabilecektir.

Kusursuz sorumluluk halleri doktrinde ve yargı kararlarında temelde iki esasa dayanmaktadır. Bunlardan ilki TBK md. 66’da düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu esasıdır. Bu maddeye göre;

“Adam çalıştıran, çalışanın, kendisine verilen işin yapılması sırasında başkalarına verdiği zararı gidermekle yükümlüdür.

Adam çalıştıran, çalışanını seçerken, işiyle ilgili talimat verirken, gözetim ve denetimde bulunurken, zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini ispat ederse, sorumlu olmaz.

 Bir işletmede adam çalıştıran, işletmenin çalışma düzeninin zararın doğmasını önlemeye elverişli olduğunu ispat etmedikçe, o işletmenin faaliyetleri dolayısıyla sebep olunan zararı gidermekle yükümlüdür.

 Adam çalıştıran, ödediği tazminat için, zarar veren çalışana, ancak onun bizzat sorumlu olduğu ölçüde rücu hakkına sahiptir.”

Kabul edilen ikinci esas ise TBK md. 71’de düzenlenen tehlike sorumluluğu esasıdır. Adam çalıştıranın sorumluluğundan farklı olarak bu halde “mutlak” bir sorumluluk hali söz konusudur. İşveren herhangi bir kurtuluş beyinnesi getirerek sorumluluktan kurtulamaz. Bu maddeye göre;

“Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin faaliyetinden zarar doğduğu takdirde, bu zarardan işletme sahibi ve varsa işleten müteselsilen sorumludur.

Bir işletmenin, mahiyeti veya faaliyette kullanılan malzeme, araçlar ya da güçler göz önünde tutulduğunda, bu işlerde uzman bir kişiden beklenen tüm özenin gösterilmesi durumunda bile sıkça veya ağır zararlar doğurmaya elverişli olduğu sonucuna varılırsa, bunun önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletme olduğu kabul edilir.

Özellikle, herhangi bir kanunda benzeri tehlikeler arzeden işletmeler için özel bir tehlike sorumluluğu öngörülmüşse, bu işletme de önemli ölçüde tehlike arzeden işletme sayılır. Belirli bir tehlike hâli için öngörülen özel sorumluluk hükümleri saklıdır.

Önemli ölçüde tehlike arzeden bir işletmenin bu tür faaliyetine hukuk düzenince izin verilmiş olsa bile, zarar görenler, bu işletmenin faaliyetinin sebep olduğu zararlarının uygun bir bedelle denkleştirilmesini isteyebilirler.”

Son olarak doktrinde bir görüş ifa yardımcısının sorumluluğunu düzenleyen TBK md. 116 hükmünün de işverenin iş kazası sebebiyle sorumluluğu bakımından uygulanabileceğini kabul etmektedir.

C)  TAZMİNAT KALEMLERİ NELERDİR?

Genel olarak işverenden maddi tazminat, manevi tazminat ve destekten yoksun kalma tazminatları talep edilebilir.

İşçinin maddi tazminat talebinin kapsamına, tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün yitirilmesinden yahut azalmasından doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar girer.

İşçi manevi tazminat da talep edebilecektir. Ancak, manevi tazminat talep hakkı yalnız işçiye değil, belirli hallerde işçinin yakınlarına da tanınmıştır. TBK md. 56/1 uyarınca beden bütünlüğü zedelenen işçiye, olayın özellikleri göz önünde tutularak, uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir. TBK md. 56/2 uyarınca ise ağır bedensel zarar veya ölüm halinde işçinin yakınları da manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesini talep edebilecektir. Ayrıca kişilik hakkı zedelenen işçi TBK md. 58 uyarınca da manevi tazminat talebinde bulunabilir.

Son olarak, iş kazası sonucunda işçinin ölümü halinde ölenin yakınları, cenaze giderlerinin, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderlerinin ve çalışma gücünün azalmasından yahut yitirilmesinden kaynaklanan zararların tazminini talep edebilirler. Ayrıca ölen işçinin, yaşamında maddi destek sağladığı kişiler, destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler.

     SONUÇ

İş kazası nedeniyle sorumluluk, temelde kusur sorumluluğudur. Kusur sorumluluğunun oluşabilmesi için kusurun yanında zarar, nedensellik bağı ve hukuka aykırılık unsurlarının da bulunması gerekir. Bu sorumluluğun kaynağını sözleşmeye aykırılık hükümleri yahut haksız fiil hükümleri oluşturmaktadır. Sözleşmeye aykırılık esasına dayalı sorumlulukta işçi, işverenin kusurunu ispatlamak zorunda değilken, haksız fiil esasına dayalı sorumlulukta işçi, işverenin kusurunu ispatlamak zorundadır. Ayrıca sözleşmeye aykırılık esasına dayanan taleplerde zamanaşımı süresi 10 yıl iken, haksız fiil esasına dayanan taleplerde ise zamanaşımı süresi 2 yıldır. Dolayısıyla işçi, herhangi bir hak kaybına uğramamak için, tazminat talebinde bulunacağı takdirde, hangi sorumluluk esasına dayanacağını çok dikkatli bir şekilde seçmelidir. İşverenin sorumluluğu temelde kusura dayandığı halde, bazı hallerde kusursuz sorumluluk halleri de kabul edilmektedir. Özellikle Yargıtay son yıllarda tehlike esasına dayanan kusursuz sorumluluğu kabul eden kararlar vermektedir. Kusursuz sorumlulukta iş kazasıyla meydana gelen zarar arasında nedensellik bağının bulunması, işverenin sorumlu tutulabilmesi için yeterlidir.


Bu Makaleyi Paylaş