Sözleşmenin Uyarlanması

Sözleşmenin Uyarlanması

SÖZLEŞMENİN UYARLANMASI

Borçlar hukukunda, sözleşmeler uygulanan temel ilkelerden birisi “ahde vefa” ilkesidir. Bu ilkeye göre, sözleşmenin tarafları, üstlendikleri borçları sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde yerine getirmekle yükümlüdür. Bazen, tarafların sözleşmeyi akdederken öngöremedikleri birtakım olaylar veya olgular meydana gelebilir. Örneğin uluslararası nitelik taşıyan bir taşıma sözleşmesinde, ortaya çıkan salgın hastalıklar nedeniyle transit geçişler durdurulması hali, tarafların öngöremedikleri olağanüstü bir durumdur. İşte bu gibi durumlarda, hukuki temelini “işlem temelinin çökmesi ya da sarsılması” görüşünden alan “uyarlama” veya “emprevizyon” olarak bilinen gündeme gelecektir. Bu yazımızda, uyarlamanın hukuki temelini, hangi hallerde istenebileceği, uyarlamanın hüküm ve sonuçlarını inceleyeceğiz.

1-     SÖZLEŞMENİN DEĞİŞEN ŞARTLARA GÖRE UYARLANMASI

 

A)     HUKUKİ TEMELİ

Tarafların sözleşmeyi akdederken öngöremedikleri ve sözleşmeyi aynı şartlarla sürdürmelerinin kendilerinden beklenemediği durumlar ortaya çıkabilir. Sözleşmenin yapıldığı esnada karşılıklı edimler arasındaki denge, bu beklenmeyen olağanüstü durumlar nedeniyle önemli ölçüde bozulabilir. Bu gibi hallerde çözüm yöntemi olarak, 6098 sayılı Borçlar Kanunu yürürlüğe girmeden önce, temelini TMK md. 2’de düzenlenen doğruluk ve dürüstlük kuralında bulan “işlem temelinin çökmesi veya sarsılması” görüşü öne sürülmekteydi. 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle bu görüşe yasal bir dayanak getirildi. TBK md. 138’de düzenlenen “aşırı ifa güçlüğü” kurumu, tarafların sözleşme yapılırken öngöremedikleri olağanüstü durumlarda, edimler arasında bozulan dengeyi yeniden sağlamak adına sözleşmenin uyarlanması imkanını getirmiştir.

B)     TBK 138’in KAPSAMI ve UYGULAMA ALANI

TBK md. 138’e göre, “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” Bu maddeye göre, aşırı ifa güçlüğü halinde sözleşmenin uyarlanmasının istenebilmesi bazı şartlara tabi tutulmuştur.

C)     UYARLAMANIN ŞARTLARI

 

a)     Sözleşmenin Yapıldığı Sırada Taraflarca Öngörülemeyen Olağanüstü Bir Durumun Ortaya Çıkması

Taraflar sözleşme yaparken her olasılığı hesaba katmazlar. Tarafların önceden tahmin edemedikleri, öngöremedikleri durumlar ortaya çıkabilir. Örneğin, ekonomik krizin ortaya çıkması nedeniyle paranın değerinde öngörülemeyen bir düşüş yaşanması halinde dövize endeksli bir sözleşmenin borçlusunun zor duruma düşmesi durumunda, taraflarca sözleşme yapılırken öngöremedikleri olağanüstü bir durum ortaya çıkmış olur. Ancak, ekonomik kriz neticesinde paranın değerinin düşmesi her ne kadar olağanüstü bir durum olsa da eğer bu durum taraflarca öngörülebilir nitelikteyse TBK 138’e dayanılarak uyarlama istenemeyecektir. Örneğin, yıllardır yüksek enflasyonun bulunduğu, dış borçların ödenmesinde güçlük çekildiği bir ülkede ekonomik kriz yaşanması öngörülemeyecek bir durum değildir. Durumun öngörülebilir olup olmadığı her somut olay özelinde mahkemece ayrıca değerlendirilmelidir.

b)     Olağanüstü Durumun Borçludan Kaynaklanan Bir Sebeple Ortaya Çıkmamış Olması

Öngörülemeyen olağanüstü durumun ortaya çıkması borçluya atfedilebilen bir kusurdan kaynaklanmamalıdır. Kanun koyucu madde metninde “kusur” ibaresini kullanmamaktadır. Öğretide bir görüş, bundan hareketle, borçlunun kusuru bulunmasa dahi, olağanüstü durumun ortaya çıkması borçluya isnat edilebilir nitelikteyse TBK 138’in uygulanamayacağını savunmaktadır. Önemle belirtmek gerekir ki, Yargıtay’ın genel kabulü de borçlunun kusurunun aranmaması gerektiği yönündedir.

c)      Olağanüstü Durumun, Sözleşmenin Yapıldığı Sırada Mevcut Olguları Borçlu Aleyhine Değiştirmesi

Öngörülemeyen ve öngörülmesi beklenmeyen olağanüstü durumun sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, borçlu aleyhine değiştirmiş olması gerekir. Borçlu aleyhine meydana gelen değişim, kendisinden ifanın istemesinin dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturacak derecede olması gerekir. Olağanüstü durum neticesinde, borçlu aleyhine değişmekle birlikte, borçlu borcunu rahatça ifa edebilecek durumdaysa bu şart gerçekleşmiş olmaz. TBK 138’e dayanılarak uyarlama talep edilemez.

d)     Borçlunun Borcunu Henüz İfa Etmemiş veya İfanın Aşırı Ölçüde Güçleşmesinden Doğan Haklarını Saklı Tutarak İfa Etmiş Olması

Borçlu, aşırı ifa güçlüğünden doğan haklarını haklarının saklı tuttuğunu belirtir bir kayıt koymadan borcunu ifa ederse, artık TBK 138’e dayanarak uyarlama isteyemez. Ancak aşırı ifa güçlüğünden doğan haklarını haklarının saklı tuttuğunu belirtir bir “ihtirazi kayıt” koyduğu takdirde uyarlama talep edebilecektir.

D)     AŞIRI İFA GÜÇLÜĞÜNÜN HÜKÜM ve SONUÇLARI

Yukarıda sayılan şartların varlığı halinde aşırı ifa güçlüğüne dayanılarak sözleşmenin uyarlanması talep edilebilir. Uyarlama mahkemeden talep edilebileceği gibi, taraflar aralarında anlaşarak da sözleşmeyi yeni koşullara uyarlayabilirler. Taraflar anlaşamadığı takdirde borçlu, mahkemeden uyarlama talep edebilir. Mahkemede somut olayın şartlarına göre bir uyarlama yapmak mümkün olmazsa borçlu, sözleşmeden dönebilir. Dikkat edilmesi gereken husus, borçlunun mahkemeden uyarlama talep etmeden, aşırı ifa güçlüğüne dayanarak sözleşmeden dönemeyeceğidir. Borçlu, önce mahkemeden uyarlama talebinde bulunmalı, bu mümkün olmazsa sözleşmeden dönebilmelidir.

E)     BAZI SÖZLEŞME TÜRLERİNE ÖZEL DÜZENLEMELER

 

  •         Eser Sözleşmeleri (TBK m. 480)

“Başlangıçta öngörülemeyen veya öngörülebilip de taraflarca göz önünde tutulmayan durumlar, taraflarca belirlenen götürü bedel ile eserin yapılmasına engel olur veya son derece güçleştirirse yüklenici, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı veya karşı taraftan beklenemediği takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Dürüstlük kurallarının gerektirdiği durumlarda yüklenici, ancak fesih hakkını kullanabilir.”

  •         Bağışlama Sözleşmeleri (TBK m. 296)

“Bağışlama sözü veren, aşağıdaki durumlarda sözünü geri alabilir ve onu ifadan kaçınabilir:

 1. Elden bağışlanan bir malın geri verilmesini isteyebileceği sebeplerden biri varsa.

2. Mali durumu, sonradan sözün yerine getirilmesini kendisi için olağanüstü ağır kılacak ölçüde değişmişse.

3. Bağışlama sözü verdikten sonra, kendisi için yeni aile yükümlülükleri doğmuş veya bu yükümlülükleri önemli ölçüde ağırlaşmışsa.”

  •         Kira Sözleşmeleri (TBK m. 331)

“Taraflardan her biri, kira ilişkisinin devamını kendisi için çekilmez hâle getiren önemli sebeplerin varlığı durumunda, sözleşmeyi yasal fesih bildirim süresine uyarak her zaman feshedebilir.”

F)      ÖRNEK YARGITAY KARARLARI

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ , 2020/4407 E.  ,  2021/6580 K.

"... Bölge adliye mahkemesince yapılan yargılamaya göre, TBK'nın 138. maddesinin istisnai nitelikte bir kanun maddesi olduğu, aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sözleşmenin uyarlanmasını talep istemi için bazı koşullar öngörüldüğü, davacıların döviz ile borçlanmayı kendi iradeleri ile seçtiği, bu nedenle döviz kurundaki artış riskinin davacılar tarafından göze alındığı ve bu durumun öngörülebilir olduğu, bu nedenlerle sözleşmelerin uyarlanması için gerekli şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 'nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir…"

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ, 2020/2910 E. , 2020/6680 K.

“…Taraflar arasında geçerli kabul edilen kira sözleşmesi 2004 yılında başlayıp 15 yıl gibi uzun süreli olduğundan kiraya veren davasının, 2015 yılından itibaren geçerli olmak üzere değişen hal ve şartlara göre kira bedelinin uyarlanmasını talep ettiği, uzun süreli kira sözleşmelerinde edimler arasındaki dengenin aşırı bozulması ve sözleşmenin taraflar açısından çekilmez hale gelmesi halinde kira parsının günün ekonomik koşullarına uyarlanması için her zaman “uyarlama” davası açılabilir… Uyarlama davalarında uygulanması gereken ilke ve esasların tek tek ortaya konulması ve konularında uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan, tüm bu veriler, kiralananın niteliği, kullanma alanı, konumu, bölgedeki kira parasını da etkileyecek normalin üstündeki imar ve ticaret değişiklikleri, emsal kira paraları, vergi ve amortisman giderlerindeki artışlar, döviz kurlarındaki ani ve aşırı iniş ve çıkışlar ile ülkeyi sarsan ciddi ekonomik kriz veya deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi mücbir sebep sayılan doğal afetlere bağlı ödeme esaslarının yeniden düzenlenmesini gerektirecek olayların varlığı araştırılıp değerlendirilmek suretiyle bir rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği…”

SONUÇ

Ahde vefa ilkesinin geçerli olduğu sözleşmeler hukukunda, taraflar her zaman borçlarını sözleşmede kararlaştırıldığı şekilde ifa edemeyebilir. Gerçekten de sözleşme yapıldığı sırada taraflarca öngörülemeyen bazı olağanüstü durumlar, sözleşme koşullarındaki dengeyi borçlu aleyhine önemli ölçüde bozabilir. İşte bu hallerde, dayanağını “işlem temelinin çökmesi” görüşünden alan TBK 138’e göre sözleşmenin değişen şartlara göre uyarlanması talep edilebilir. Yargıtay kararlarına bakıldığında, uygulamada sözleşmenin uyarlanması talepleri çoğunlukla kira sözleşmelerine ve dövize endeksli kredi sözleşmelerine yönelik olduğu görülmektedir.


Bu Makaleyi Paylaş