Doğrudan İflas

Doğrudan İflas

DOĞRUDAN İFLAS

Takipsiz iflas yahut kanunun ifadesiyle “doğrudan doğruya iflas”, bazı şartların varlığı halinde, alacaklının borçlunun iflasını isteyebilmesi için önce icra dairesinde iflas yoluyla takip yapmaksızın iflas davası açabilmesini ve borçlu hakkında iflas kararı alabilmesini ifade eder. Bu yazımızda doğrudan iflasın sebeplerini ve doğrudan iflasta yargılama usulünü inceleyeceğiz.

A)     ALACAKLININ TALEBİ İLE DOĞRUDAN İFLAS SEBEPLERİ

İİK md. 177’de alacaklının doğrudan iflas talep edebileceği haller düzenlenmiştir.

“Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.

1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoluyla yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;

 2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;

3 – 308 inci maddedeki hal varsa;

4 – İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.”

1-     Borçlunun Yerleşim Yerinin Belli Olmaması

Her gerçek ve tüzel kişinin bir yerleşim yeri vardır. Tüzel kişilerin yerleşim yerleri, statülerinde belirtilmektedir. Dolayısıyla tüzel kişiler açısından yerleşim yerinin belli olmaması ihtimalinin gerçekleşmesi oldukça zordur. Gerçek kişiler açısından yerleşim yeri kural olarak medeni kanundaki ilgili hükümlere göre belirlenecektir. Ancak, iflas hukuku bakımından yerleşim yeri kavramı medeni hukuktaki yerleşim yeri kavramından daha geniştir. Buna göre kişinin sürekli kalma niyetiyle oturmadığı, hayat faaliyetlerinin merkezi haline getirmediği fiilen oturduğu yerler de yerleşim yeri sayılabilecektir. Bu yerleşim yerinin Türkiye’de bulunması da şart değildir.

2-     Borçlunun Taahhütlerinden Kurtulmak Maksadıyla Kaçması

Borçlu, borçlarını ödememek ve diğer taahhütlerini yerine getirmemek amacıyla kaçarsa, alacaklı doğrudan iflas talep edebilecektir. Borçlunun, ödememek amacıyla kaçtığı borçların muaccel olup olmaması önemli değildir. Önemli olan alacaklının mahkemede, borçlunun borçlarını ödememek için kaçtığını yaklaşık olarak ispat edebilmesidir.

3-     Borçlunun Alacalılarının Haklarını İhlal Eden Hileli Muamelelerde Bulunması Veya Bunlara Teşebbüs Etmesi

Borçlu, alacaklıların haklarını ihlal etmek maksadıyla malvarlığının aktifini azaltıcı yahut pasifini çoğaltıcı muamelelerde bulunursa veya bulunmaya teşebbüs ederse, doğrudan iflas sebebi gerçekleşmiş olur. Bu muamelelerin bir suç oluşturması veya daha önce ceza davasına konu olmuş olmaları, alacaklının doğrudan iflas talep edebilmesi için şart değildir.

4-     Borçlunun Haciz Yoluyla Yapılan Takipte Mallarını Saklaması

Haciz yoluyla takipte, takip kesinleştiği takdirde borçlu üç gün içerisinde mal beyanında bulunmakla yükümlüdür. Borçlu, mal beyanında bulunmaz veya mal beyanında bulunmakla birlikte eksik beyanda bulunur ve beyan ettiği mallar haciz yoluyla takip edilen borcu karşılamaya yetmezse, borçlu mallarını saklamış kabul edilir. Borçlu eksik mal beyanında bulunmakla birlikte, beyanda bulunduğu mallar haciz yoluyla takip edilen borcu karşılamaya yeterse, bu iflas sebebi gerçekleşmeyecektir ve alacaklı borçlunun doğrudan iflasını isteyemeyecektir.

5-     Borçlunun Ödemelerini Tatil Etmiş Olması

Ödemelerin tatil edilmiş olması, borçlunun muaccel borçlarını sürekli ve genel bir şekilde ödeyememesi halini ifade eder. Bu durum “ödeme güçlüğü içine düşme hali” ile benzer nitelikte olmakla birlikte aynı anlama gelmemektedir. Ödemelerin tatil edilmiş olmasında iki unsur ön plana çıkmaktadır. Bunlardan ilki, “süreklilik” unsurudur. Borçlunun borçlarını ödeyememe hali bir süreklilik arz etmelidir. Borçlunun içine düştüğü geçici borca batıklık durumu halinde süreklilik unsuru sağlanmamış olacaktır. Borçlunun borçlarını ne kadar süredir ödeyemez durumda olması gerektiğine dair kesin bir ölçüt yoktur. Borçlunun işlerinin durumuna ve somut olayın şartlarına göre mahkemece bir değerlendirme yapılacaktır.

İkinci unsur, “genellik” unsurudur. Genellik, borçlunun tüm borçlarını ödeyemeyecek halde olmasını ifade etmez. Borçlunun, ödeyebilecek durumda olduğu borçlarının, ödeyemeyecek durumda olduğu borçlarına oranına göre genellik unsuru mahkemece somut olayın özellikleri de değerlendirilerek belirlenecektir.

6-     Konkordatonun Tasdik Edilmemesi

İİK md. 308/1’e göre; “Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.” Bu madde İİK md. 177 ile birlikte değerlendirildiğinde, konkordato tasdik edilmediği takdirde alacaklı doğrudan iflas talebinde bulunabilecektir. Konkordato tasdik edilmez ve İİK md. 177’de sayılan iflas sebeplerinden birisi bulunursa mahkemece resen borçlunun iflasına karar verilir. Bu son halde alacaklının iflas talebinde bulunmasına gerek yoktur.

İİK md. 292’ye göre konkordato mühletinin kaldırılması halinde ve İİK md. 308/F’ye göre konkordatonun feshi halinde de alacaklının iflas talebinde bulunmasına gerek kalmaksızın mahkemece resen borçlunun iflasına karar verilecektir.

7-     İlama Müstenit Alacak İcra Emriyle İstenildiği Halde Ödenmemesi

Bu sebebe dayanarak borçlunun doğrudan iflasını ancak bir ilama dayanarak takip yapmış alacaklı isteyebilir. İlama dayanılarak yapılan takip sonucu borçlu ödemede bulunmamış olmalıdır. Borçlu ilamlı icra konusu borcun sadece bir kısmını ödemişse de alacaklı bu sebebe dayanarak doğrudan iflas isteyebilir. İlamlı icraya konu ilamın kesinleşmiş olması şart değildir. Ancak, borçlu kanun yolunda icranın durdurulması kararı alarak hakkında iflas davası açılmasını ilam kesinleşinceye kadar önleyebilir.

B)     ALACAKLININ TALEBİ İLE DOĞRUDAN İFLASTA YARGILAMA USULÜ

İİK md 177’de sayılan sebeplerden birinin bulunması halinde alacaklı icra dairesinde iflas yoluyla takip yapmak zorunda olmaksızın borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iflas davası açarak borçlu hakkında iflas kararı alabilecektir.

Asliye ticaret mahkemesi İİK md. 166’ya göre doğrudan iflas davası açıldığını ilan eder. Bu ilandan itibaren onbeş gün içerisinde diğer alacaklılar, iflas davasına müdahale ve itiraz edebilirler.  Bunun üzerine mahkeme, itiraz eden alacaklıları ilk duruşmada dinler ve borçlunun iflasını gerektiren bir durum olmadığına kanaat getirirse davayı reddeder.

Davacı, bu davada alacaklı olduğunu ve İİK md. 177’de sayılan iflas sebeplerinden birinin bulunduğunu ispat etmelidir. İspatın ölçüsü yaklaşık ispattır. Mahkemede kanaat oluşturulması yeterlidir. Mahkeme davacının alacaklı olduğuna ve doğrudan iflas sebeplerinden birinin bulunduğuna kanaat getirirse depo kararı vermeksizin borçlunun iflasına karar verir.

C)     BORÇLUNUN TALEBİ İLE DOĞRUDAN İFLAS SEBEPLERİ

Borçlunun talebi ile doğrudan iflas sebepleri İİK md. 178’de düzenlenmiştir.

“İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.

İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.

İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hulul edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.”

Bu maddenin ilk fıkrasında belirtilen halde borçlu kendi iflasını isteyip istememekte serbestken, üçüncü fıkrada belirtilen halde, borçlu kendi iflasını istemek zorundadır.

1-     Borçlunun Kendi İflasını İsteyip İstememekte Serbest Olduğu Hal

İİK md. 178/1’e göre, borçlu aciz halinde bulunduğunu bildirerek iflasını isteyebilir. Acz hali, borçlunun muaccel borçlarını sürekli ve genel bir şekilde ödeyememesi halini ifade eder. Dolayısıyla yukarıda ödemelerin tatil edilmesi bahsinde yaptığımız açıklamalar burada da geçerlidir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez. Acz hali gerçekleştiğinde, borçlu kendi iflasını istemek zorunda değildir. İsterse bu yolu seçebilir.

2-     Borçlunun Kendi İflasının İstemesinin Zorunlu Olduğu Hal

İİK md. 178/3’e göre, alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz, borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı, muaccel ve vadesi bir sene içinde gelecek diğer borçlarını ödemeye yetmemesi halinde borçlu kendi iflasını istemek zorundadır.

D)     BORÇLUNUN TALEBİ İLE DOĞRUDAN İFLASTA YARGILAMA USULÜ

Borçlu, bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine ekler. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.

İflas talebi İİK md. l66/2’deki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme bu itirazları yerinde görürse iflas talebini reddeder.  İtiraz edilmez yahut itirazlar mahkemece kabul edilmez ve borçlunun kendi iflasını isteyebilme halleri gerçekleşmişse, mahkeme borçlunun iflasına karar verir.

SONUÇ

Doğrudan iflas, alacaklının icra dairesinde iflas yoluyla takip yapmaksızın iflas davası açabilmesini ve borçlu hakkında iflas kararı alabilmesini ifade eder. Kanunda sınırlı olarak sayılan doğrudan iflas sebeplerinden birinin bulunması halinde alacaklı, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden borçlunun iflasını isteyebilir. Ayrıca, borçlu da bazı hallerde mahkemeden iflasına karar verilmesini isteyebilir. Borçlunun kendi iflasını istemesi bazı hallerde ihtiyari iken bazı hallerde zorunludur.

 

 


Bu Makaleyi Paylaş